Çok uzun süredir GSuite kullanıcısıydım ve yakın zamanda aboneliğimi iptal edip farklı bir yol izlemeye karar verdim. Peki bunu neden yaptım? Yaptığım şeyden memnun muyum? Alternatifler neler? Geçişte problem yaşadım mı? Hepsini; geçişin üzerinden aylar geçmiş durumdayken yazmak istedim. Hadi başlayalım!

GSuite nedir?

GSuite (yeni adıyla Google Workspace), Google’ın tüm ürünlerini, bazı kurumsal özelliklerle birlikte paketleyip sunduğu bir hizmet. GMail, Drive, Docs, Sheets vb. bir çok ürünü, aynı ücretsiz sürümlerinde olduğu gibi kullanabiliyorsunuz. Ücretsiz olan Google deneyiminin üzerine koydukları şeylerin özeti (benim bilebildiğim kadarıyla) şuna benziyor:

  • Daha fazla disk alanı
  • Özel alanadı (domain) desteği
  • Çoklu kullanıcı desteği
  • Kullanıcıların kurumsal olarak yönetimi için sunulan araçlar (örneğin kullanıcıların kullanabilecekleri Google servislerini seçip bazılarını erişime kapatabiliyorsunuz – “pis işçiler Youtube izlemesinler!”)
  • Google Meet vb. servislerde daha fazla olanaklar (daha fazla kişi, kayıt etme vb.)
  • Google tarafından kurumsal destek

Benim GSuite servisini kullanmamın sebepleri şöyleydi:

  • Google’ın GMail vb. hizmetlerinden çok memnundum.
  • Bu memnuniyetim, Inbox gibi servislerin gelişiyle de pekişti.
  • Kendi alan adımı (önce raptiye.org, sonra alperkan.at) kullanarak e-posta hizmeti vb. almak istiyordum
  • Drive vb. hizmetlerden daha fazla disk alanıyla faydalanmak istiyordum.
  • Bu hizmetlerin hepsini daha iyi veren bir alternatif yoktu. (hala yok)

Aboneliğimi neden iptal ettim?

Severek kullandığım; zaman ve emek harcadığım servislerin bir kısmı Google tarafından herhangi bir gerekçe gösterilmeksizin kapatıldı. Bu durumun vehametini gözler önüne seren bir site bile var! Hatırlamak gerekirse;

  • Google Reader
  • Google Talk
  • Chrome Apps
  • Goo.gl
  • Google Allo
  • Google Plus
  • Google Inbox
  • Google Trips
  • Hangouts

Eminim bu servislerden bazılarının kapanması sizleri de etkilemiş ve hatta kızdırmış olmalı. Bireysel hayalkırıklıklarının yanısıra, bu servislerden Google Reader ve Google Inbox’ın kapanmasının, internet açısından dönüm noktalarını ifade ettiğini düşünüyorum.

Google Reader’ın kapatılma kararının açıklandığı dönemde piyasada Feedly vb. ürünler hali hazırda vardı. Ancak yine de hiç birinin Reader kadar kullanıldığını sanmıyorum. Elbette Google bu kararı mutlaka metriklerle desteklemiş ve rasyonel bir karar vermiştir ama bir kullanıcı olarak Google’la ilgili ilk travmam bu oldu diyebilirim. Google’ın sonradan kapattığı hiç bir servise Reader kadar şaşırmadım ve her defasında Google’la ilgili düşüncelerim pekişti. Sonuç her ne olursa olsun, RSS teknolojisi bu durumdan ciddi anlamda etkilendi ve hepimiz farklı servislere ve farklı içerik takip yöntemlerine savrulduk.

“Inbox varken GMail neden var?” sorusunu sormayan var mıydı mesela? GMail’ın Google için önemi malum. Belki de konuya prestij gözüyle dahi bakılabilir. Inbox’ın yaşayıp GMail’ın öldürüleceğini düşünmek belki bizlerin naifliğiydi ancak Inbox’ın apar topar kapatılıp, mevcut özelliklerinin sonradan peyderpey GMail’a eklenmesi dahi başlı başına enteresan değil miydi? GMail, her ne kadar başta yıkıcı ve e-posta’yı yeniden tanımlayan bir deneyim yarattıysa da, günümüzü düşünürsek hantal kalan, çok fazla yenilik getirilmeyen bir servis olarak varlığını sürdürüyor.

Buraya kadar yazdığım kısım herhalde herkesin bildiği kısımdı. Bunların haricinde bir de Google’ın, servisleriyle ilgili yasal sözleşmelerde ve GSuite vb. daha kurumsal dünyaya yönelik hizmetlerinde yaptığı can acıtan değişiklikler oldu. Beni etkileyenler şöyleydi:

  • Google’ın yeni macerası olan Görevler uygulaması nedeniyle Hatırlatıcılar özelliğinin gözden düşürülmesi
  • En çok kullandığım özelliklerden olan; asistan ile hatırlatıcı kurma özelliğinin aniden kapatılması (bu özelliği para ödeyen GSuite kullanıcılarından kaldırdılar ama ücretsiz Google hesabı sahipleri kullanabilmeye devam ettiler – bu durum hala böyle – benim için bardağı taşıran damla bu oldu)
  • Hatırlatıcılar ile Takvim uygulamasının bağlantısının koparılması ve hatırlatıcılarımı takvimimde göremediğim için yaşadığım problemler
  • Bazı yeni özelliklerin GSuite tarafına (kararlılık vb. nedenlerden de ötürü) oldukça geç gelmesi (aylar, yıllar)

İşin en kötü yanı; bu tür değişiklikleri yaparken kullanıcı açısından yerine koyulabilecek bir alternatif de vermeden yapıyorlar. Yukarıdaki örnek üzerinden gidersem; GSuite kullanıcıları için hatırlatıcı kurma deneyimini tamamen bitirdiler ve yerine uzun süre hiç bir şey koymadılar. Hatta dökümantasyonda ve asistana sorup aldığınız cevaplarda bu özelliğin ne zaman geri geleceğine dair de net bir cevap alamıyordunuz. Bu yaklaşım nedeniyle kendimi, Google’a ait Keep vb. başarılı denebilecek servislere her zaman mesafeli bakmak zorunda hissettim/hissediyorum.

Google’ın GSuite deneyimini iyileştireceğim derken kötüye götürmesi nedeniyle bir süre sonra neden para verdiğimi sorgular hale gelmeye başladım. Benim kullanım şeklime göre de düşünürsek; ücretsiz hesaplara sağlanan özellikler benim GSuite’de yaşadığım deneyimden daha iyiydi. GSuite’in tek avantajı, kendi alan adımı kullanabiliyor oluşumdu diyebilirim.

Alternatiflere ve geçiş sürecine bakmaya başladım. Google’ın beni kendine ne kadar bağımlı hale getirdiğini ve bazı servislerin (Contacts, Calendar, Photos, Drive) ne kadar elim ayağım olduğunu farkettim. Bu servislerin yerine alternatif bakmaya başladığınızda her birine ayrı ayrı para vermeniz gereken dağıtık servislerle karşılaşıyorsunuz ve bir çoğu deneyim anlamında maalesef Google’ın yanına bile yaklaşamaz.

Bu noktada işin bir diğer boyutuna da değinmeden geçmeyeyim: gizlilik & kullanıcı hakları…

Farkettim ki; Google’a gizlilik konusunda çok güveniyorum. Evet e-posta’larımı okuyor, fotoğraflarımı anlamlandırıyor. Bunları, beni reklam hedeflemelerinde daha iyi kullanabilmek için yaptığını da biliyor ve kabul ediyorum. Ama burada yapılan şeyin, benim kullanıcı deneyimimi daha iyi hale getirdiğini de itiraf etmem gerekir. Örneğin; Photos servisinde bir kişinin adını yazdığımda fotoğraflarının çıkması ya da bir konuya ait arama yaptığımda istediğim arama sonuçlarına ulaşabiliyor olmak benim için çok önemli ve bunu sağlayabilen başka bir servis yok. Keza; Google deneyimi dediğimiz şey aslında birbiriyle iyi çalışan diğer Google uygulamalarından geçiyor. Bir uçak/otel rezervasyonu yaptığımda ya da GMail üzerinden bir takvim davetiyesi aldığımda; takvimimde bunlara dair bilgileri görebiliyor olmak, asistanın bu bilgileri benim görebileceğim ve faydalanabileceğim şekilde organize ettiğini görmek çok kullanışlı olabiliyor. Bu nedenlerden ötürü; benim için problemin, gizlilik kaygılarından çok; Google’ın yaşattığı kötü deneyim ve GSuite’de kapana kısılmışlık hissiyatının ağır basmasının olduğunu söylemeliyim.

GSuite’in yerine ne(ler) koydum?

Bir üstteki son paragrafın tercihlerimle ilgili konuya dair spoiler verdiğinin farkındayım ama yapacak bir şey yok. 😊 Son söyleyeceğim şeyi baştan söyleyeyim; Google’ın yerine yine Google’ı koydum bir çok servis için. Çünkü Google servislerinin bazılarının gerçekten alternatifi yok.

Kendi alan adımı kullanabileceğim bir e-posta servisi hizmeti veren servis sayısı yok denecek kadar az. Google servislerinin her birinin yerine de paralı alternatifler koymak anlamlı gelmedi. Bu nedenle bir kaç servis dışında yine Google servislerini (bu kez ücretsiz olarak) kullanmayı sürdürüyorum.

Alternatifler…

GMail

Bu konuda kriterlerim şöyleydi:

  • Kendi alan adımı kullanabilmem
  • Güvenilir ve kararlı bir hizmet alabilmek
  • Arayüz tasarımı
  • Android & Linux desteği olması
  • E-Posta’larımı bir şekilde taşıyabilmek

Bu noktada değerlendirdiğim alternatifler şöyleydi:

Elbette bunlar dışında ZOHO vb. alternatifler de vardı ancak bana hem 90’ları çağrıştırdığı, hem de diğer bazı sebeplerden dolayı değerlendirmeye değer bulmadım.

Beni tanıyanlar için bunu duymak ilginç olacaktır ama Microsoft’un yakın dönemdeki değişimini olumlu buluyorum ve Office 365 çevresinde yarattıkları deneyimi (iş hayatında kullanan biri olarak) başarılı buluyorum. Google’a benzer şekilde her servisin tek pakette gelmesi bir avantaj ve Google’ın aksine Microsoft kullanıcı deneyimi konusunda daha tutarlı. Arayüzde yaptıkları bir çok değişiklik Google’dan daha iyi. (örneğin GMail’ın karanlık temasıyla Outlook’u karşılaştıralım… GMail berbat!)

Office 365’e para vermeyi düşünmedim değil ancak ödeme planlarını okuyunca, e-posta’larımı taşımak ve Linux uyumluluğu tarafında takıldığım yerler olacağını bildiğim için değerlendirmeye almaktan vazgeçtim.

Yandex ürünlerini daha önce iş yaptığım 1-2 firma için değerlendirmiştim. Rusya bağlantısı olan ürünlere karşı maalesef olumsuz bir önyargım var. Ve genel anlamda Yandex ürünleri özellik anlamında diğerlerinden daha ilkel kalıyor diyebilirim. (en olmadık yerlerde Rusça dökümantasyona vs denk gelmesi de cabası)

Tutanota, ProtonMail ile birlikte karşıma en fazla çıkan adaylardan biriydi. Tutanota’nın arayüz tasarımı ve kullanıcı deneyimi bana çok hitap etmiyordu. ProtonMail’ı daha önce de 1-2 kez değerlendirmiş ancak e-posta’larımı taşımam için yaptıkları aracın Linux’da çalışmaması vs vazgeçmeme sebep olmuştu. Bu kez tekrar bir şans vermek istedim ve hem taşıma işlerini Web üzerinden halledebildiklerini, hem de yeni web/android arayüzlerinin yolda olduğunu öğrendim.

Sonuç itibarıyla; taşıma işleminin çözülmüş olması ve yeni tasarımların bana daha çok hitap etmesi nedeniyle ProtonMail ile ilerlemeye karar verdim. ProtonMail’ın mobil uygulamaları şu an için oldukça yetersiz durumda ancak 2021 içerisinde uygulamaların bir beta sürümüyle tamamen yenilenmesi bekleniyor.

Google Calendar

Bir çok ürünün e-posta hizmetiyle birlikte sağladığı hizmetlerin başında takvim hizmeti de geliyor. Önceki denememde ProtonMail’ın bir takvim uygulaması üzerinde çalıştığını öğrenmiştim ama neye benzeyeceği bile belli değildi. Bu denememde ise tam denk geldi ve uygulama, beta olarak kullanıma açıldı. Burada dikkat edilmesi gereken konular şunlar:

  • Google’ın aksine ProtonMail e-posta’larınızı okuyup otomatik davetiye eklemiyor. Gelen e-posta’nın içerisinde bir davetiye varsa takviminize ekleyebiliyorsunuz.
  • Entegrasyon konusu zayıf. Sağdan soldan Google Calendar’a ekle, Outlook’una ekle gibi bağlantılar artık size hitap etmeyecek. Ayrıca masaüstü uygulamalarla entegrasyon konusu da tüm verinin şifrelenmesi nedeniyle pek mümkün görünmüyor.
  • Katılacağınız etkinliklerden aldığınız *.ics dosyalarını Proton Calendar’a aktarabiliyorsunuz. Aynı yöntemi Google Calendar’dan takviminizi aktarırken de kullanabiliyorsunuz.
  • Mobil uygulaması yeni çıktı ve fena değil. Hatırlatıcı vs kurabiliyorsunuz.

Google Photos

Bu konuda Google’ın pek bir rakibi olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim. Araştırdığımda şu alternatifler karşıma çıktı:

Maalesef bu servislerin hiç biri f/p anlamında Google Photos’un eline su dökemiyor. Google Photos’un Android ile olan entegrasyonu, fotoğrafları otomatik olarak kataloglaması, sık sık geriye dönük olarak hatırlatma yapması, çeşitli kolajlar yapması ve bunların diğer servislerle birlikte bir paket halinde gelmesi büyük avantaj. Eğer fotoğraflarınız (evde ya da bulutta) kendi kontrolünüzdeki bir sunucuda dursun istiyorsanız Nextcloud’a bir şans verebilirsiniz.

Google’dan çıkarken beni en çok düşündüren servis buydu. Çünkü eşimle paylaştığım bir çok albümüm var; albümleme ve etiketleme konusunda ciddi emek sarfettiğim bir fotoğraf koleksiyonum var. Hesabımı sildiğim anda bunların ne kadarının gideceği/kalacağı ya da ne ölçüde etkileneceğim kısmı çok net olmadığı için üstümde en çok stres yaratan konulardan biri buydu.

Contacts

ProtonMail’ın bu konuda bir hizmeti var ancak maalesef yalnızca ProtonMail bünyesinde kullanılabiliyor. Henüz Android telefonunuzla senkronize olması gibi özellikleri bulunmuyor. Bir Android kullanıcısı olarak bu ihtiyacımı hala Google Contacts üzerinden görüyorum.

Drive

Zamanında Dropbox’tan Google’a geçmiş ve bir daha geriye bakmamıştım. Dropbox’ı bırakmamda 2 temel sebep belirleyici neden olmuştu:

  1. Fiyat farkı – (Google ile aralarında neredeyse yarıdan fazla fark vardı)
  2. Linux desteğinin olmaması (şimdi Dropbox’ın var, Google’ın yok 😊)

Drive’da birikmiş epey bir dosyam var. Bilgisayarda bir şey tutmak yerine her şeyi Google ve Github’da tuttuğum için kolaylıkla bilgisayar da değiştirebiliyorum. Aynı sebepten dolayı bilgisayarlarımdaki diskleri çok önemsemiyordum; dolayısıyla dosyalarımı tek bir bilgisayarda saklamam mümkün değildi. 🤦

ProtonMail’ın Proton Drive adında bir hizmet üzerinde çalıştığını biliyorum ancak hem pahalı, hem de ücretli üyeliklerin üst dilimlerine servis veriyorlar. Verdikleri disk alanı da çok yeterli değil. Dropbox, OneDrive ve hatta Keybase gibi ürünlerin hizmetlerini kullanmayı düşündüm ama ya fiyata ya da başka konulara takıldım.

Her halükarda Google ürünlerini kullanmaya devam edeceğim için, eşimi de düşünerek, Google One hizmeti de satın alarak Google Drive kullanmaya devam etme kararı aldım.

Geçiş 🤯

Öncelikle en çok kullandığınız servisleri not edin ve her biri için tek tek veriyi nasıl dışarı çıkarabileceğinizi öğrenmeye çalışın. Vazgeçebileceğiniz verileriniz varsa bunları da not edin. Çünkü geçiş maalesef sorunsuz olamıyor. Google Takeout hizmeti sayesinde Google servislerindeki tüm verilerinizi sıkıştırılmış bir arşiv olarak dışarı alabiliyorsunuz. Ancak bu noktada bilmeniz gereken bazı önemli konular var:

  • Google Takeout arayüzünden hangi servislerdeki verileri çıkarmak istediğinizi seçme imkanı veriyor. Bu sayede gerçekten ihtiyacınız olmayacak servislere dair veriyi hariç tutabiliyorsunuz.
  • Takeout’un tüm verinizi çıkarması, Google’daki verinizin boyutuna göre değişiyor. Hazır olduğunda, verinizi indirebileceğiniz bağlantıyı içeren bir e-posta alıyorsunuz. Tıklayınca açılan sayfada eşit parçalara ayrılmış zip dosyalarıyla karşılanıyorsunuz.
  • Her zip dosyasını yalnızca bir kaç kez indirme hakkınız var. Diyelim ki; internet bağlantınızda sıkıntılar var ve dosyaları indirirken transfer dondu. 2. ya da 3. denemeden sonra arşivin o parçasını tekrar indiremiyorsunuz. Olur da böyle bir duruma düşerseniz; Google Takeout sürecini baştan başlatmanız gerekiyor.
  • Takeout’un çıkardığı dosyalar bir arşivin parçaları değil, birbirinden ayrı arşivler şeklinde çıkıyor. İşin daha da enteresanı; aynı servise ait dosyalar, farklı arşivlerden çıkabiliyor.
  • Örneğin Google Photos’daki tüm veriyi çıkardığınızda fotoğraflarınızın orjinallerine ulaşabiliyorsunuz ancak fotoğraflarınıza ait meta verileri (beğeniler, yorumlar, Google’ın ürettiği içeriksel bilgiler vb.) JSON dosyaları olarak çıkarıyor ve bunları tekrardan içeri almak isterseniz kullanamıyorsunuz.

Peki Google Takeout ile tüm veriyi indirmek bir işe yarıyor mu derseniz; tartışılır. Önce hangi servisi nasıl geçirdiğimden bahsedeyim…

GMail

Geçmiş e-posta’larınızı bir yana bırakırsak; bir servisten diğerine geçerken ilk yapacağınız şey alan adı kayıtlarınızı düzenlemek olmalı. Alan adınızı nereden yönetiyorsanız; arayüzünden MX kayıtlarını yeni servise yönlendirerek başlayabilirsiniz. DNS kayıtları güncellendiği anda yeni gelen e-posta mesajları yeni servise düşmeye başlayacaktır.

Eski e-posta mesajlarımın geçişi için ProtonMail’ın web arayüzünde bulunan geçiş aracını kullandım. Geçiş başladığında arayüzde size işleyişiyle ilgili bir durum çubuğu gösteriyor ve zaman ilerledikçe aktarılan e-posta’ları arşivlerinizde görebilmeye başlıyorsunuz. Benim deneyimimde bu süreç yaklaşık 1 gün kadar sürdü ve işlem tamamlandığında bilgi geldi.

Tamamlandığında, aktarımın başarımını ölçmek için maalesef elinizde çok fazla bir imkan bulunmuyor. Taşıma aracı, başarılı olup olmadığı ve aktarımın boyutu dışında bir bilgi vermiyor. Boyut olarak yaklaşık olarak beklediğim bir değer görüp rastgele e-posta’ları da bulabildiğim için geçişin başarılı olduğunu düşünüyordum. Ancak zaman içerisinde maalesef bazı e-posta’ların kayıp olduğunu farkettim. Bu noktada Google Takeout çıktısını ileriye dönük olarak bir kenarda tutmakta fayda var.

Calendar

Hem Google Takeout’tan, hem de Google Calendar’ın arayüzünden takvimlerinizi *.ics ya da iCal biçiminde indirip diğer servislere aktarabiliyorsunuz.

Photos

Google Takeout çıktısını kullanıp kullanmamak seçtiğiniz araca bağlı. Sadece fotoğrafları aktarmanız yeterliyse muhtemelen iş görecektir. Benim yaptığım gibi; bir Google hesabından diğerine aktarıyorsanız Photos ayarlarındaki Partner Sharing bölümünden yeni hesabınızı ekleyip tüm fotoğrafları yeni hesabınızla paylaşabilirsiniz. Bu noktada yalnızca paylaşmanız yetmeyebilir. Kalıcı hale gelmesi için, fotoğraflar tamamen senkronize olduktan sonra bir de kaydetme seçeneğini kullanmayı unutmayın.

Google’dan Google’a aktarımda ve Takeout çıktısında maalesef albümler kayboluyor. 😣

Drive

Drive’ın maalesef hala (!) resmi bir Linux istemcisi bulunmuyor. İster web istemcisi üzerinden, isterseniz de (varsa) bilgisayara kurulan istemciler üzerinden Google Takeout çıktısını kullanarak aktarım yapabiliyorsunuz. Ben bir kısmını web üzerinden, büyük bir kısmını ise overgrive adındaki üçüncü parti bir istemci aracılığıyla yaptım.

Keep

Bu servisin maalesef ne bir API’ı var, ne de notlarınızı aktarabiliyorsunuz.


İster Google Chrome nedeniyle senkronizasyon amacıyla kullanın, isterseniz Youtube, Photos, Drive vb başka hizmetler için kullanın; bugün herkesin ister istemez bir Google hesabı bir şekilde olmak zorunda. Bu servislerin hem güvenilir, hem de yeterince iyi alternatifleri maalesef yok. Android kullanıyorsanız; cihazınızı hakkıyla kullanabilmek için de Google hizmetlerine ister istemez göbekten bağlanıyorsunuz. (en azından garanti içerisinde)

Ben önceliğimi, Google’a bağımlılığımı azaltacak ve makul alternatiflere istediğim an geçebileceğim bir noktaya getirmek için böyle bir geçiş yaptım. Aylık $12 verdiğim ancak her gün bir tarafından kırpılan ya da kullanılamaz hale getirilen GSuite deneyimini bedava olanıyla değiştirmiş oldum. Yalnızca daha fazla disk alanına ihtiyacım olduğu için Google One üyeliği satın aldım; ona da aylık ₺5 gibi bir ücret ödüyorum.

Bu geçişle birlikte şunları da görmüş/yaşamış oldum:

  • Kendi alan adınızla e-posta hizmeti kullanmak zormuş ve sizi niş ürünlere götürüyor
  • Her ürün bir şekilde kendine mecbur bırakmaya çalışıyor. Girdikten sonra çıkmanız zor olabiliyor.
  • Bu tür geçişler dikensiz gül bahçesi değil; mutlaka bir şeylerden ferâgât etmek zorundasınız.
  • Kapatacağınız/taşıyacağınız servislerin dökümantasyonlarındaki minik ayrıntılara dikkat edin; küçük ayrıntılar üzebilir
  • Zor olsa da; bu pazarlarda hala alternatif arayan kullanıcılar var. Bu dikeylerden hala güzel ürünler çıkabileceğini düşünüyorum.