Bugün itibarıyla kendimi bildim bileli açık tutmak için elimden geleni yaptığım, defalarca kez farklı teknolojilerle baştan yazdığım raptiye’yi kapatma kararı aldım. Bundan sonraki tüm yazılarımı Medium üstünden sürdüreceğim. Peki raptiye’yi neden kapattım? Çok kısa özetlersem;

  1. İlk başta yönetim panelinin iPad’de neredeyse çalışmıyor olmasından dolayı motivasyonumu kaybettim. Markdown desteği getirsem de bir türlü istediğim seviyeye getiremedim.
  2. İçeriği zenginleştirmek için kullandığım görselleri instagram, flickr gibi harici servislere yüklemiştim. flickr hesabımı kapattım, instagram ise CDN’inde değişiklikler yapmış. Her 2 sebepten ötürü yazılarımda kullandığım görsellere artık ulaşılamıyor ve bu içeriğin kalitesini çok ciddi bir biçimde düşürüyordu.
  3. Google Analytics’e baktığımda bir kaç yazı haricinde trafiği yoktu ama ben her ay raptiye’yi yaşatmak adına $5 veriyordum. (tabii başka sebepleri de var bunun)
  4. Eski yazılarımda bağlantı verdiğim sayısız dosya var ve sitenin yeniden yazılması esnasında yaptığım URL yönlendirmelerini aynen korumam daha da uğraştırıcı olacaktı.
  5. Siteyi statik içerik olacak şekilde son bir kez daha yazdım. Bu yeniden yazmaların asıl odaklanmam gereken yazma eylemini ciddi sekteye uğrattığını, bende de bir takıntı haline geldiğini farkettim ve buna son vermeye karar verdim.
  6. Ben raptiye’yi ilk yazdığımda WordPress’te etiket bulutu yapmak tam bir dertti. Şimdiyse bırakın etiket bulutuna ihtiyaç olmasını, blog tutmak için sayısız araç var. Kasmaya ne gerek var?
  7. Siteyi statik üretme veya docker’laştırmak bir çözüm gibi görünse de yukarda yazdığım sebeplerden ötürü çok zaman aldığından kapatma kararı en mantıklı karar gibiydi.

docker…

Uzun süredir hem şirkette, hem de kişisel projelerimde docker ile uğraşıyorum. Şirketteki deneyimlerimden kişisel projelerimde de faydalanmak istiyorum. Bu nedenle kişisel sunucularımı tek tek kapattım ve artık sadece Debian tabanlı docker makineleri kullanıyorum.

Docker, yazılım ve teknoloji dünyasının şu aralar en sıcak konusu. Monolitik kod yazmaya alışmış biri için Docker’ı anlamak bir mesele. Bu nedenle bu konuda ayrı bir yazı serisi hazırlamayı düşünüyorum. Yakında ;)

Proje baş döndürücü bir hızla geliştiriliyor. Öyle ki; tam bir şeyi çözdüğünüzde yeni bir aracın varlığından haberdar oluyorsunuz; bu sefer onu öğrenirken yine karşınıza çıkan başka şeyleri öğrenmek durumunda kalıyorsunuz. Örneğin; overlay network adı verilen container’lar arası iletişim ağını okurken Swarm’a, consul’e dalmak zorunda kalıyorsunuz ve daldan dala zıplamanız kaçınılmaz oluyor. :)

Bugünlerde devam eden Docker Con 2016‘da heyecan verici yenilikler ardı ardına açıklanıyor. Dün ilk günüydü ve docker 1.12 ile gelen, makine yönetimini (orchestration) çekirdeğe ekleyen çok önemli yeniliklerden bahsettiler. Açıklamayı okurken 15 senedir Linux’da bulunup benim hiç duymadığım Linux IPVS’i duyma imkanım oldu örneğin. :)

DigitalOcean üstünde minimum masraflara sahip bir yapı kurmaya çalışıyorum ve Docker 1.12 nihayet ihtiyacım olan şeyleri sunuyor gibi. brew’e düşmesini ve docker-machine ile kullanabilmeyi bekliyorum şimdilik. Bu konudaki detayları da yukarda bahsettiğim yazı serisinde işliyor olacağım.